istanbul zaman kumpanyası 2017 ©

Made with Adobe Muse
Anı saatlerinin ortaya çıkma yöntemi bellidir: Birileri hâlihazırda var olan, çoktan üretilmiş bir modeli seçer ve bu model üzerinde yapılacak değişikliklere karar verilir. Saatin üzerine konu ile ilgili bir logo koyulur, yanına da bir kitapçık; anı saati ortaya çıkmıştır. İstanbul Zaman Kumpanyası’nın ilk saat koleksiyonu olan 1915’in tasarım hikâyesi ise çok farklı bir şekilde gelişti.﷯ Bir gün, çok sevgili Savaş Karakaş’tan bir telefon geldi. “2015, Çanakkale Savaşları’nın 100. Yıldönümü, bununla ilgili bir saat yapmak ister misin?” diye sordu. Dünya tarihindeki diğer savaşlardan farklı olarak, geçen yüz yıl boyunca dünyaya barış mesajlarının verilmesini sağlayan Çanakkale Savaşları’nın saygıdeğer anısına ithafen yaratılacak bir saat koleksiyonu fikri beni heyecanlandırdı. Elimdeki diğer projeleri bir süreliğine bırakıp, bu konuya yöneldim. Kısa süre sonra, Antalya’daki evimdeyken, 25 yıl kadar önce Kapalıçarşı’dan beğenip aldığım, Çanakkale denizinden çıkma eski bir lomboz tekrar önüme çıktı. Bronz lombozu gördüğüm anda saatin neye benzeyeceğinin kararını vermiştim. İstanbul Zaman Kumpanyası’nın tasarımlarında, genel olarak tarihi referansımı çok daha öncesinden, yüzlerce, binlerce yıllık ortak kültürel miraslardan alıyorum; bu yüzden, çok yerinde olan 1915 yönlendirmesiyle ilgili Savaş Karakaş’a teşekkür etmek istiyorum. Öncelikle, 1915, Türkiye’de tasarlanan ve üretilen, yani tümüyle Türk yapımı olan ilk mekanik kol saati koleksiyonu. Saatin makinesi hariç her şeyi, son vidasından, kurma koluna, kayışının tokasına kadar tarafımdan tasarlandı. Mühendisliğinin tamamını ben yaptım. Saatin, lomboz biçiminde tasarladığım 30 cm. çapındaki ahşap kutusuna, beraberinde gelen bir parçanın takılmasıyla, kutu bir duvar saatine dönüşüyor.﷯ Yukarıdan bakıldığında derinlik hissi veren saatin yüksek kasasının tasarımında; doğada, bütünün parçaları arasında gözlemlenen ve sanatta, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği düşünülen altın oranı kullandım. 20. Yüzyılın başlarının estetiğini ve asır dönümünün ruhunu, çağdaş çizgilerden ödün vermeksizin saatin tasarımına yansıtmak önemliydi. Sayısız tasarım ve mühendislik manevrası gerektireceğini bildiğim halde, zoru seçerek, saatin kasasını tek parça halinde değil, birçok deneme yanılma ile yılmadan, birbiri içine geçen katmanlardan inşa ettim. Aynı zamanda, üretim teknolojisi açısından çok daha zor olan asimetrik bir tasarım yaptım. Katmanlı yapısına rağmen, saatin 30 metre derinliğe kadar su geçirmez olmasında direnmek ve zoru başarmak da önemli bir adımdı. 1915 adetle sınırlı olarak üretilen saat serisinin ilk 19’unu altından, 19-1001 arasını bronzdan, 1001-1915 arası seri numaralılarını ise çelikten ürettik. Çalışması zor bir metal olduğu için saatçilikte çok az örneğini gördüğümüz bronzdan saat üretme fikri de aldığım cesur kararlardan biri oldu. Yine de, hem 1915’in ruhunu tam olarak yansıttığı, hem de saat tasarımında yenilikçi bir adım olacağı için serinin önemli bir kısmını bronzdan ürettik. Sonuçlara da değdi, çünkü neredeyse yaşayan bir metal olarak tanımlanabilecek bronz, zamanla derinlik ve doku kazanıyor. Ayrıca, 1915’in bronz versiyonunda, saat kasalarının parçalarının döküldüğü bronzun içine, yıllar önce Kapalıçarşı’dan tesadüfen satın aldığım Çanakkale denizinden çıkma eski bronz lombozun bir parçasını da attım. Çanakkale Savaşları’nın 100. Yıldönümü sebebiyle, kahraman ve fedakâr şehitlerinin anısına ithafen yaratılan ilk Türk yapımı mekanik kol saatinin, 1915 adette üretilmesi, yüksek manevi değerleriyle zamana damgasını vuran savaşın tarihini vurgulamak açısından önemliydi. Bu koleksiyonda, onlu adetlerle sınırlı koleksiyon yaratma prensibime ilk ve son kez karşı geliyorum. Çünkü bunu yapmak, saatin simgelediği ve somutlaştırdığı barış mesajının olabildiğince çok kişiye ulaşması ve saatin çıkışını, özellikle Türkiye ve Avusturalya’da sabırsızlıkla bekleyen yüzlerce kişilik başlangıç kitlesinin beklentisini saygıyla yerine getirmek açısından gerekliydi. Ancak, hiçbir zaman bu saatten 1915 adetten fazla üretmeyeceğiz, çünkü kısa süre sonra müzayedelerde ve koleksiyonerlerin ajandasında bulunacağını bildiğimiz saatimizin değerini korumanın tek yolu bu. ﷯ 1915’in fiyatlandırmasında da, Kumpanya’da her şeyden çok önem verdiğimiz değer katma mantığından taviz vermeyerek, fedakârca, böyle nadir bir saatin, ilk ve belki de son defa, böyle bir segmentten sunulmasını, yine ulaşılabilir olması adına sağladım. Ayrıca, saatlerden elde edilecek gelirin %10’unu, Çanakkale Savaşları ve Harp Tarihi Araştırmaları Derneği’ne bağışlıyoruz. Her şeyin ötesinde, 1915 saat koleksiyonu önemli bir hayat görüşünü sembolize ediyor. Hiçbir zaferin ve üstünlüğün, tek bir insanın hayatından önemli olamayacağının nişanesi oluyor. En büyük erdemin, güçlü durumdayken bile, insana ve barışa saygı duymak olduğunu hatırlamak için zamanımız olduğunu anlatıyor. Saatin arka yüzüne Türkçe ve İngilizcesini işlediğimiz, Atatürk’ün ANZAK şehitlerinin annelerine hitaben yazdığı mektubunda, en özgün ve yüce haliyle ifade ettiği gibi.